Yıllar boyunca okuyup da okuyan, okuduğu hikayelerin hafızasından nasıl da birer birer kaçtığını yıllar sonra keşfetmek üzere.. Engel olunamaz bir getirisi miydi bu insan olmanın, ne için güvenebilirdi ki hafızasına? Yarı yolda bırakıp duruyordu onu. Oyunlar oynuyordu.  Gerçekten geriye hiçbir şey kalmamış mıydı? Kayıp mı olmuştu hikayeler? Belki de kaçıp giden sadece yüzeydeki ayrıntılardı, hatırlanması çok da mühim olmayan. Ardından ifade etmekte kelimelerin kifayetsiz kaldığı hisler bırakarak hafızasının kara deliklerine çekilen onlarca kitap kahramanının ve onların hikayelerinin şekilsiz gölgelerinden utanç duydu bunca zaman. Birbirine karışıyordu görüntüler, elle tutulamaz olmuştu. Bıktı bu gölge avından. Korktu sonra. Kalemi kağıda değdirmez ya da bilgisayarın tuşlarına dokunmazsa aklından geçenlerin zaman içinde ömrünü yarılayarak tüketmesinden. Ve kabul etti: O bir yazarak hatırlayandı.